Gezi tutuklusu Osman Kavala’nın avukatları Dr. Köksal Bayraktar ve Deniz Tolga Aytöre, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan‘ın TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Kavala davasının Avrupa’da siyasallaştırılmış olduğu, bu nedenle Türkiye’de de siyasi tepkilerle sürdüğüyle ilgili ifadelerine yanıt verdi.
Kavala’nın avukatları yazılı bir açıklama yaparak, “Davanın siyasallaştırılmasına verilecek cevap da siyasal olur” sözlerine dikkat çekilerek, “Bakanın ifadesi, maalesef, davanın Türk yetkililer tarafından siyasi bir dava olarak görüldüğünü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18inci maddesinin ihlal edilmiş olduğu yönündeki AİHM kararının doğrulandığını düşündürmektedir” ifadelerini kullandı.
Avukatların açıklamasının tamamı ise şu şekilde:
“Biz, Sn. Osman Kavala’nın müdafileri olarak, Dışişleri Bakanı’nın, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Kavala davasının Avrupa’da siyasallaştırılmış olduğu, bu nedenle Türkiye’de de siyasi tepkilerle sürdüğüyle ilgili söylediklerini gerçek gelişmeler ışığında değerlendirmek üzere bu açıklamayı yapmayı gerekli buluyoruz.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala’ya yönelik suçlamaların kendisinin tutukluluğunu haklı gösterecek makul şüphe zemini oluşturmaya yeterli delillere dayanmadığı ve tutukluluğun gerisinde siyasi nitelikli saikler bulunduğu, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5inci ve 18inci maddelerinin ihlal edilmiş olduğu, yönünde karar verdi ve Kavala’nın derhal serbest bırakılmasını ve suçlamaların kaldırılmasını talep etti.
‘TÜRKİYE BU KARARI UYGULAMAKLA YÜKÜMLÜDÜR’
Avrupa Konseyi bileşenlerinin Konsey üyesi Türkiye’ye yönelik talepleri, Türkiye’nin tarafı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden ve Anayasa’nın 90ıncı maddesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini istemekten ibarettir. Taleplerin AİHM kararlarının uygulanmasından sorumlu Bakanlar Komitesi’nden, ya da bu konuda sorumluluk taşıyan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nden gelmesi, davanın siyasallaştırılması anlamını taşımamaktadır. Ortada hukuki bir süreç sonunda alınmış bir uluslararası mahkeme kararı vardır ve Türkiye, taraf olduğu Sözleşme gereğince, bu kararı uygulamakla yükümlüdür. Sorun bundan ibarettir.
Sayın Bakanın konuşmasında “davanın siyasallaştırılmasına verilecek cevap da siyasal olur” şeklindeki ifadesi, maalesef, davanın Türk yetkililer tarafından siyasi bir dava olarak görüldüğünü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18inci maddesinin ihlal edilmiş olduğu yönündeki AİHM kararının doğrulandığını düşündürmektedir.”
HAKAN FİDAN NE DEMİŞTİ?
Bakan Fidan yakın zamanda görüştüğü Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne, Türkiye’nin üye ülkeler arasında AİHM kararlarını yüzde 89-90 uygulama oranıyla önde olduğunu aktardıklarını, simgesel davalar ile ilgili de şu mesajı verdiklerini anlatmıştı:
“Bu davalar, daha mahkemeye gelmeden önce Avrupa başkentlerinde siyasallaştırılmış, hukuki ve teknik bir dava olmaktan çıkıp Türkiye’deki iç siyasetin tarafı olma yönüne gitmiş bir dava. Yani siz, bunu siyasallaştırırsanız, hukukun dışına çıkarsanız buradan aldığınız cevap da buradan olur. Bunu niye yadırgıyorsunuz? Yani Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeden önce bir mesele Berlin sokaklarında gösteriyle başlıyorsa, bazı Avrupa parlamentolarındaki milletvekilleri organize edilip, o dava sahiplenilip Türkiye’ye siyasi baskı olarak getiriliyorsa bu problem oluyor. Yani aynı davadan yargılanmış ve hakkında ihlal kararı verilmiş, Türkiye’nin de bunu uyguladığı birçok konu var. Eski Adalet Bakanımız Sayın Gül burada, biz çok defa kendisiyle de konuştuk ben önceki işimdeyken yani burada bir problem yok ama adamın siyasallaştırdığı davaya verilecek cevap da siyasal olur. Bunda bir yanlışlık yok. Bunu söylediğimiz zaman anladılar. Bize ilkeyle gelin, prensiple gelin, siyasallaştırmayın; siz siyasallaştırdığınız zaman Türkiye’deki iç siyasal rekabetin, mücadelenin bir parçası oluyorsunuz.”
Siyasallaştırılmış bir iki dava dışındaki davalarda bir problem olmadığını savunan Fidan, kendileri için “daha problemli” olsa da -örneğin bir ‘FETÖ’ mahrem imamıyla ilgili- kararı uyguladıklarını söylemişti. Siyasallaştırılan konularda ister istemez siyasal bir tavır oluştuğunu öne süren Fidan şöyle devam etti:
“Davaları siyasallaştırmayın, başkentleriniz de mahkemeye gitmeden önce siz bunu parlamentolarınızla siyasallaştırıp ülkeye baskı aracı olarak kullanıyorsunuz. Hangi ülke, hangi ülkeye baskı yaptı diye kendi hukuki alanını değiştiriyor? Hiç kimse değiştirmez, yok böyle bir şey. Ama benim ait olduğum mahkeme üzerinden bana teknik olarak gelirseniz, hukuki olarak gelirseniz; orada bir konuşma alanı var, oradan gideriz bir yere ama sen, oradan önce bana kendi gazete manşetinle, organize ettiğin toplantılarla, milletvekilleri gruplarıyla, yaptığın panellerle geliyorsun, siyasal tavır alıyorsun, karşılığında da siyasal tavır buluyorsun. Ondan sonra, o mahkemeyi siyasal bir araç olarak kullandığını da benim gözümde pekiştiriyorsun sen; ikisi iç içe geçtiği zaman.”